23 Temmuz 2015 Perşembe

GRAND KANYON: Vadideki Aşkın Ruh

Varsın klişe olsun: Grand Kanyon hayran bırakırken düşündüren yerin adı benim için. Niagara'da başlayan doğa ile diyalektik açılımımı bambaşka boyuta taşıyor burası. Bir nehir, 17 milyon yıl, 446 km uzunluğunda, 29 km genişliğinde ve 1857 metre derinliğinde bir kanyon... Turist kafası ile gittiğinizde iki ışık gösterisiyle önce hayran bırakıyor kendine. Özçekim yapmaktan ve fotoğraf çekmekten bitkin düşüp bir kenarına oturduğunuzda ise gözlerinizi kısıp kanyona bakarken buluyorsunuz kendinizi. 17 milyon yıla takılıyor aklınız. Facebook'a konacak olarca fotoğraf vadinin size vaad ettiklerinin bir kısmı. Diğer yanda ise zamana ve emeğe saygınızı arttıran ve ölümlü bir fani olduğunuzu kabul ettiren aşkın ruh hali  var. 




10 Haziran 2015 günü Detroit'ten uçağa binip, hayatımızın en keyifli gezilerinden birine başlıyoruz Betül ile. İstikamet Amerika'nın Batısı, Las Vegas, Grand Kanyon ve eyaletlerin en afilisi olan Kaliforniya. Yağmurlu bir hava ile uğurluyor Michigan bizi o gün. 4 saatlik yolculuk ve 3 saatlik eyaletler arası bir zaman farkı ile sabahın erken saatlerinde Las Vegas'a iniyoruz. Günah şehri Las Vegas'ta hava öyle sıcak ki, cehennem varlığını hatırlatıyor desek yeridir. Evet ilk konaklama noktamız Las Vegas olmasına karşın, ben bu gezinin yazılarına Grand Kanyon ile başlıyorum. Vegas'ta olan Vegas'ta kalır demeyecek onu da paylaşacağım ancak geziye başlarken bir gece konakladığımız bu şehirde gezinin kapanışında da bir gece kalacağımız için Vegas'ı en sona bırakıyorum. Şimdilik sadece buradan araba kiraladığımızı belirterek geçeceğim burayı. İnternette okuduğum araba kiralama felaketleri nedeniyle korka korka gittiğim Budget ofisinden şansımın yaver gitmesi sonucunda seviye yükseltme (upgrade) kazanıyor ve bir Camarro anahtarı ile çıkıyorum. Sağol Vegas. 

Gelelim Kanyon'a. Las Vegas ile Grand Kanyon arası 4 saati biraz aşan bir yolculuk yapıyoruz. Daha önce yapmadığım cinsten bir yolculuk oluyor bu. Hava çok sıcak ama olsun, yol müthiş. Bi defa çölde yolculuk yapma hissi çok farklı. Ufukta gördüğünüz çıplak dağların rengi neredeyse mor, güneş vurdukça farklı renklere bürünüyor. Yolun etrafı alabildiğine sarı renkte, öyle çok fotojenik kaktüsler görmüyoruz ama makiyi andırır cinsten çöl bitkileri zaman zaman sarı okyanusu renklendiriyor. Betül ile birlikte bu güzelliği seyrederken bir yandan da tedbiri elden bırakmıyoruz. Çöl bu, benzin bulup bulamayacağımız belli olmaz diyip arabada yarım depo politikası uyguluyoruz. Benzin göstergesi yarım deponun altına düşer düşmez istasyon arıyoruz. Sağolsun arabamızın benzine yaklaşımı çok net: "Kiralamasaydın o zaman fakir" modunda. 

Neyse Grand Kanyon'a öğlen sıcağı hala etkisini hissettirirken ulaşıyoruz. Bizim gittiğimiz yer Kanyon'un güney yakası (South Rim). Kanyon inanılmaz büyük bir yer olduğu için farklı güzergahlardan da girmek mümkün. Ancak güney yaka Las Vegas'a en yakın ve en çok ziyaret edilen yakası Kanyon'un. Kanyon Arizona'da kendisi ile aynı adı taşıyan bir milli park içerisinde, Eğer belli başlı tatil günlerine denk gelmez iseniz araç için 30 USD ödemeniz gerekiyor. Aldığınız bilet ile, yanlış hatırlamıyorsam, bir haftalık giriş çıkış hakkı elde ediyorsunuz. Çok sayıda insan burayı kamp yapmak için de kullandığından bu ücret onlar için oldukça makul. Bir hafta kamp yapsanız da bizim gibi yarım günlüğüne bakıp çıksanız da 30 dolar ödüyorsunuz. 

Kanyon'da ne yapacağınızı belirleyen temel soru ne kadar sürenizin olduğu. Biz her zamanki gibi iki haftaya üç eyalet, 6 şehir ve 5000 km sığdırma derdinde olduğumzdan sadece öğlenden akşama kadar olan süreyi ayırabiliyoruz buraya. Diyelim ki, süre sıkıntınız yok. O vakit Kanyon'da limit gökyüzü oluyor. Kamp yapmak, Kanyondan aşağı inip, orada konaklayıp, balık tuttup tekrar tırmanmayı içeren turlara katılmak, Colarado nehrinde rafting yapmak gibi türlü aktiviteler var. Bizim gibi aşağı yukarı yarım günü burada geçierecek ziyaretçiler için ise Grand Kanyon ziyaretçi merkezi etrafında yer alan gözlem noktaları daha cazip görünüyor. Kısa süreli ziyaretçiler için en ideal olan güney yaka patikası (South Rim Trail) güzergahını takip etmeye karar veriyoruz. Temel olarak üç gözlem noktası arası bir mesafe bu: Mather Point, Yavapai Point, Jeoloji Müzesi. Sıcak bana kâr etmez diyenlerden iseniz bu güzergahı Verkamp's ziyaretçi merkezi ve Grand Kanyon köyüne kadar uzatmanız mümkün. Biz bize yakın olan ziyaretçi merkezi etrafından ücretsiz otobüs seferleri ile Mather Point'e gidip seferimize başlıyoruz. 

Mather Point'te açık bir gökyüzü ve güzel bir manzara karşılıyor bizi. Buaradan baktığınızda vadinin genişliğini ve derinliğini daha iyi anlayabiliyiorsunuz. Ama vadiyi bu hale getiren baş aktörü görmeniz o kadar kolay olmuyor, en azından Mather Point'ten. Gördüğümüz manzara: 


Burada biraz oyalanıp bol bol fotoğraf çektikten sonra, ağaçlı bir yoldan Yavapai Point'e doğru yürüyoruz. Agaçların arasından yürüdüğümüz için sıcaktan o kadar çok etkilenmiyoruz. Yavapai Point'te vadiyi Mather Point'ten gördüğünüzden farklı bir açıdan seyretme şansınız oluyor:


Yavapai'yi Mather'dan ayıran iki önemli özelliği var: Öncelikle buradan - gözlerinizi yeterince kısar ya da fotoğraf makinenizin zoom özelliğini yeterince iyi kullanırsanız - Colorado Nehri'nin bir kısmını ve üzerine inşa edilmiş köprüyü görmeniz mümkün. Aslında nehir de üzerindeki köprü de oldukça büyük(müş) ama tabii ki baktığınız mesafeden dolayı oldukça küçük görünüyorlar. Betül'ün fotoğraf makinesi nehri uzaktan da olsa görüntülemememizi sağlıyor: 


Yavapai Point'teki ikinci şey ise jeoloji müzesi. Müze dediysem çok da büyük bir yerden bahsetmiyorum. Aslında büyükçe bir salon diyebileceğimiz bir yer. Yavapai'de tam vadinin kenarında konuşlu bu yerden hem vadiyi seyredebiliyor, isterseniz dürbünle daha yakından görebiliyor hem de bu vadi nasıl oluşmuş sorusunun yanıtına ilişkin basit anlaşılabilir açıklamalar bulabiliyorsunuz. Jeoloji ve müze kelimeleri yanyana gelince biraz "entel" ve ürkütücü gelebilir ama inanın öyle olmuyor. İlginizi çekecek eğlenceli şeyler okuyorsunuz burada. Örneğin vadinin kaya yapısının farklı tabakalarında farklı jeolojik dönemlere ilişkin bulunan fosiller arasında deniz canlılarının bile bulunduğunu öğreniyorsunuz. Bu durum vadinin geçmişine/yaşına ilişkin somut bir fikir veriyor. Aşağıdaki videoda da bu müzede yer alan vadinin kabartması yer alıyor: 


Yavapai'de oldukça vakit harcıyoruz. Çıktığımızda açıktığımızı hissediyoruz, bir yandan da en önemli an yaklşıyor: Güneşin batışı. Vadiden çok uzaklaşmak, yeniden otobüsle aşağı inmek istemiyoruz. Güneşin batışını en iyi nereden seyredebiliriz diye düşünürken Mather Point'e karar veriyoruz. Zaten hazırlıklı gelmiş vaziyetteyiz, çantalarımızda Betül'ün yol üstü duraklarında hazırladığı sandviçler ve yoğurtlarımız var. Bir de çekirdek. Zaten açıkmış vaziyetteyiz, bir de manzara güzel olunca, sandviçlerin bayatlığına falan bakmıyor, gömüyoruz. 


Ya hadi sandviç ve yoğurtlar neyse de, o manzara da, hafif de bulutlar gelmişken çekirdek bambaşka birşey oluyor. Bir şey bu kadar mı keyif verir insana. Oturup orada manzaraya baka baka çekirdeğimizi çitliğyoruz, hatta bu daha sonrasında Batı gezimiz için bir gelenek haline geliyor, çekirdek nerede çitlenir diye itinayla araştırıyoruz:



Tabiki yemek öncesinde ve sonrasında güneşin batış anına kadar olan sürede sağda solda dolanıp fotoğraflar çekmek için bol bol vaktimiz oluyor: 



Ve nihayet o büyük an geliyor, güneş artık iyiden vadinin ucuna doğru iniyor. Aslında hiç kimse için bilinmedik bir manzara değil vadiye yansıyan güneşin yol açtığı sarılık. Amerika'ya her gelenin paylaştığı klasik fotoğraflardan biri. Ama yine de beni çok etkiliyor. Yazının girişinde de belirttiğim gibi, doğanın bu kadar haşmetli ve güzel olması insan ruhunda farklı boyutlara kapı aralıyor. Bu aşkın hal doğaya, Tanrı'ya, küçücük ve ölümlü olduğunuza, güzelliğe, sanata herşeye inandırabilecek bir duygu yoğunluğu yaratıyor. En azından ben de öyle oldu, bilmiyorum belki de geziye bloğa falan çok mu kaptırdım kendimi, bilemiyorum. Neyse, manzara şu: 


Güneşi de batırdıktan sonra Grand Kanyon'dan ayrılıp otelimize doğru yollanıyoruz. Otelimiz Kanyon'a yaklaşık bir saat mesafedeki Williams kasabasında. Buradaki oteller Kanyon bölgesindeki gibi hem aşırı pahalı değil hem de ertesi gün gerçekleşetireceğimiz ve çoğu çölde geçecek olan 7 saatlik yolculuk için iyi bir başlangıç noktası olacak. Bu bir saatlik tek yönlü yolu ve karanlık yolu aklımızda güzel manzaralarla tamamlıyoruz. Ertesi gün istikamet Kaliforniya, San Diego.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder